SUNUŞ

19-21 Kasım 1999 tarihleri arasında Ankara Üniversitesi Morfoloji salonlarında düzenlenen İNET-TR’99 programı çerçevesinde 20 Kasım Cumartesi günü mor salonda Hukuk çalışma grubunun hazırlayarak sunduğu panelde panelistlerin isim listesi ve konuşma metni aşağıda yer almaktadır.

Panelin amacı, teknolojik gelişmeler karşısında elektronik ortam ve internet ile ilgili olarak Hukuk  biliminin ve uygulamada Hukuki olayların yasal düzenlemeler karşısındaki durumunu ortaya koymak ve yapılması gereken çalışmaları ana başlıklar halinde bir nebzede olsa tartışma ortamı yaratmaktır.

Bu nedenle Özel Hukuk, Kamu Hukuku, Tüketici Haklarının Korunması, Polis ve Yargı Uygulamaları açısından kısa zamanda inet-tr çerçevesinde ilk defa düzenlenen panelin amacına bu sınırlı çerçeveli ulaştığını söylemek mümkündür. Amacımız kısaca, tartışılacak konuların ana başlıkları ile kamu oyuna sunulmasıdır. Bu anlamda Yargıtay Başkanlığına, Ankara Üniversitesi Rektörlüğüne, Ankara Hukuk Fakültesi Dekanlığına, Tüketici Hakları Genel Müdürlüğüne, Emniyet Genel Müdürlüğüne, panelistlere ve katılımcılara şahsım ve organizasyon adına teşekkür ederim.

 

Saygılarımla,

Mehmet TİFTİKÇİ

Yargıtay Başkanlığı

Tetkik Hakimi

 


PANELİSTLER ;

Hukuk : (Ç.G.)

Y : Mehmet TİFTİKÇİ, Yargıtay

KONUŞMACILAR ;

Dr. Şebnem AKİPEK, Ankara Üniversitesi

Dr. Mustafa AKKAYA, Ankara Üniversitesi

Armağan YÜCEDAĞ, Tüketici Hakları Genel Müdürlüğü

Hüsamettin BAŞKAYA, Emniyet Genel Müdürlüğü

Semih KOKURER, Emniyet Genel Müdürlüğü

Mehmet TİFTİKÇİ, Yargıtay


A.        ÖZEL HUKUK

            1. Borçlar Hukuku ve Internet

a)     Sözleşmelerin kurulması,

b)     Sözleşmelerin şekil sorunu,

c)      Dijital imza,

d)     Elektronik imza,

e)     Internette yapılan sözleşmelerde ifa yeri ve uygulanacak hukuk,

2. Usul Hukuku ve Internet

         3. Şahsın Hukuku ve Internet

a)     Kişilik hakları,

b)     Kişisel verilerin korunması ve özel hayatın gizliliği

4. Tüketicinin Korunması ve Internet,

         5. İş Hukuku ve Internet

B.        KAMU HUKUKU

1.      Internette hukukun ve hukukçunun işlevi ne olmalıdır ?,

2.      Haberleşme özgürlüğü,

3.      Özel hayatın gizliliği,

4.      İfade hürriyeti,

5.      Vergi Hukuku

a) Elektronik ticaret (dijitalize edilmiş ürünler)

C.            TÜKETİCİ HAKLARI

1.      Kapıdan satışlar,

2.      Mesafeli satışlar,

3.      Ticari reklamlar,

4.      2000 yılı sorunu

D.            BİLİŞİM SUÇLARI

1.      Bilgisayar Sistemlerine ve Servislerine etkisiz erişim,

2.      Bilgisayar Sabotajı,

3.      Bilgisayar yolu ile dolandırıcılık,

4.      Bilgisayar yolu ile sahtecilik,

5.      Yazılımın izinsiz kullanımı,

6.      Bilişim suçlarında arama ve zaptetme,

7.      Bilgisayar ile ilgili soruşturmada izlenmesi gereken prosedür,

8.      İleri teknoloji suçlarında arama,

9.      Delillerin saklanması.

 

 

 


AÇIŞ KONUŞMASI ;

Mehmet TİFTİKÇİ :

            Ülkemizde 5 ncisi kutlanılan ve bu yılki adıyla İNET-TR’99 programı çerçevesinde Internet ve Hukuk konulu panelimizde teknolojik gelişmeler karşısında Hukuk biliminin ve uygulamanın gelişmelere uygun olarak kamu oyunda tartışılabilmesi için konuşmacı arkadaşlarımız ve sizlerle birlikteyiz, hoşgeldiniz.

            İlk olarak konuşmacı arkadaşlarımı tanıtmak istiyorum. Özel Hukuk ve Internet alanında Ankara Üniversitesinden Dr. Şebnem AKİPEK, Kamu Hukuku alanında Dr. Mustafa AKKAYA, Tüketici Hakları açısından Tüketici Hakları Genel Müdürlüğünden Armağan YÜCEDAĞ, Emniyet Genel Müdürlüğünden Hüsamettin BAŞKAYA ve Hukuk Uygulamaları açısından Yargıtay adına ben Mehmet TİFTİKÇİ.

            Konuşmacı arkadaşlarımın açıklamalarından sonra katılımcılardan gelecek sorular için yeterince vaktimiz olacaktır. Sözü Sayın Dr. Şebnem AKİPEK’e bırakıyorum.

Dr. Şebnem AKİPEK

            Teşekkürler, hepinize hoşgeldiniz diyorum. Özel Hukuk alanında Internet’in durumu ve Özel Hukukun konularına göre tartışılması gereken ana başlıkları açıklamaya çalışacağım ;


ÖZEL HUKUK VE İNTERNET

I – GENEL OLARAK

            Geçtiğimiz 25-30 yıl içinde teknoloji, elektronik ve haberleşme gibi alanlarda yaşanan hızlı gelişim ve değişimin bir sonucu olarak, hemen hepimizin hayatına “internet” diye isimlendirilen bir yenilik girmiştir. Sadece ulusal değil, uluslararası düzeyde, hiçbir sınır tanımaksızın, bilgi iletişimini anında yapmamıza olanak veren, düşünülebilecek hemen her şeye oturduğumuz yerden, birkaç tuşa dokunarak ulaşabilmemizi sağlayan bilgisayarlar ve internet, hayatımızı inkar edilmeyecek derecede kolaylaştırmıştır.

            Bilgisayar ve iletişim ağları aracılığıyla, elektronik yoldan girişilen tüm hukuki işlemler, en genel anlamıyla elektronik ticaret olarak isimlendirilmektedir. Elektronik ticaretin yaygınlaşması ile yerel hükümetlerin denetimine girilmesinin, uluslararası boyutta ve geniş kapsamlı işlem yapabilme, reklam verebilme olanağı ortaya çıkmıştır. Böylece bilgisayarlar ve internet sağladığı sayısız faydalar ve getirdiği kolaylık ile bir anlamda en gelişmiş ticaret ağı haline dönüşmüştür. Ancak bu durumun pek çok sorunu da beraberinde getirdiği hususunun göz ardı edilmemesi gerekmektedir. İletişim alanında ve internet aracılığıyla yapılan işlemlerde gerçekleşen, çoğu kez hepimizin anlamakta ve uygulamaya geçirmekte zorlandığı hızlı gelişimi, dünyadaki hiçbir hukuk sistemi aynı hızda izleyememiş ve böyelce girişilen işlemler nedeniyle ortaya çıkan sorunlar giderek artmıştır.

            Genel olarak internet ve bilgisayarların kullanımı ile internet yolu ile girişilen işlemlerden kaynaklanan sorunların büyük bölümü, özel hukuk kökenlidir. Esasen özel hukuk ve internet ilişkisi, hemen hemen özel hukukun her branşı bakımından karşımıza çıkmaktadır. Ancak genel olarak kanun bütününü değerlendirdiğimizde, özel hukuka ilişkin bir hukuki işlemin, internet ortamında mı yoksa başka bir ortamda mı cereyan ettiği, o hukuki ilişkinin kurulup kurulmadığı ya da nasıl kurulduğu sorunlar bir kenara bırakılırsa, çok büyük bir farklılık arz etmemektedir. Bu nedenle yasalarımızı değiştirelim, intenet ile girişilen işlemleri de yasalarımıza aktaralım kaygısına düşmemize, biraz sonda değineceğimiz belli bazı somut hususlar haricinde gerek yoktur. Teknolojinin gelişim hızını da göz önüne alacak olursak, esasen mevzuat hazırlama ve bunu sürekli olarak aynı hızda değiştirme de mümkün görünmemektedir. Kanımızca öncelikle yapılması gereken, internet kullanımı dolayısıyla karşımıza çıkan ya da çıkması muhtemel sorunları belirlemektir. Belirlenen sorunlara çözüm üretmek ise ikinci planda ele alınmalıdır. Çözüm bulma aşamasında da, öncelikle mevcut mevzuat ve uygulamalar değerlendirilmeli, yorum veya kıyas yolu da kullanılarak ilmi ve kazai içtihatlar vasıtasıyla belli bir çözüme ulaşılmaya çalışılmalıdır. Ancak digital imza, verilerin saklanması ve gizliliği, buna bağlı olarak özel hayatın korunması, mesafeli sözleşme olarak da nitelediğimiz internet ile yapılan alışverişler (işlemler) dolayısıyla tüketicinin korunması gibi alanlarda, ülkemiz hukuku açısından yasal düzenleme getirmek, bunu da mümkün olduğunca mevcut mevzuata yeni hükümler ekleme yoluyla yapmak kanımızca yerinde olacaktır.

II – BORÇLAR HUKUKU VE INTERNET

            A. Internet Ortamında Sözleşmenin Kurulması

            Türk Hukukunda sözleşmenin nasıl kurulacağı husus Borçlar Kanunun 1. Maddede düzenlenmiştir. Buna göre, bir sözleşmenin kurulması için tarafların karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamasında bulunması gerekir. Sözleşme yapan taraflardan birisinin öncelikle karşı tarafa bir sözleşme yapma teklifinde bulunması zorunludur. İlk olarak açıklanan bu iradeye “icap” adı verilir. İcabı takiben, diğer tarafın buna cevap vermesi ve kendisinin sözleşmeyi yapma yönündeki iradesini belirtmesi zorunludur. İcabı takip eden bu irade beyanına ise “kabul” adı verilir. Akdedilen bir sözleşmenin hükümlerini doğurmaya başladığı zamanı kurulduğu zamanın saptanması bakımından bir arada bulunan kişiler arasında yapılan sözleşmeler, yani hazırlar arasındaki sözleşmeler ile, bir arada bulunmayan kişiler arasındaki sözleşmeler, yani hazır olmayanlar arasındaki sözleşmeler birbirinden farklı hükümlere tabi kılınmıştır. Hazırlar arasında yapılan sözleşmelerde, icabın hemen kabul edilmesi gerekir ve kabul beyanı ile birlikte sözleşme aynı anda hükümlerini doğurmaya başlar ve kurulmuş olur. Hazır olmayanlar arasında yapılan sözleşmelerde ise, icap yapan taraf, makul bir süre boyunca yaptığı icap ile bağlı olacak ve karşı tarafın kabul haberini bekleyecektir. Sözleşme kabul haberi gönderildiği anda hükümlerini doğurmaya başlar ve kabul haberi icapçıya ulaştığı anda da kurulmuş olur.

            Internet aracılığıyla bir sözleşme yapılmak istendiğinde de esas olarak belirttiğimiz bu hüküm uygulanacaktır. Dolayısıyla internet aracılığıyla girişilen sözleşmenin kurulup kurulmadığını ve kurulduysa zamanını belirlemek için, öncelikle bu sözleşmenin hazırlar arsında mı, yoksa hazır olmayanlar arasında mı akdedildiğinin belirlenmesi gerekir. Bu husus, internet ortamında sözleşme yaparken karşımıza çıkabilecek beş farklı senaryo üzerinde ayrı ayrı düşünülmelidir.

            1- İki Bilgisayar Aracılığıyla Kurulan Basit İlişki : Bu durum karşımıza genellikle arada bir servis sunucu (server) olmaksızın sözleşme yapmak isteyen tarafların, kendi bilgisayarları başında, e-mail yoluyla, aynı anda haberleşmesi halinde çıkar. İki bilgisayar aracılığıyla kurulan bu basit ilişkiyi, telefon aracılığıyla yapılan sözleşmelere benzetmek mümkündür. Hukukumuzda telefon aracılığıyla yapılan sözleşmeler, kurul olarak hazırlar arasında yapılmış kabul edilmektedir. Dolayısıyla icapçı, hemen bir kabul cevabı bekleyecek ve kabul haberi icapçının bilgisayarına ulaştığı anda da sözleşme kurulmuş olacaktır.

            2- Ortak Bir Servis Sunucu Aracılığıyla Kurulan İlişki : Sözleşme yapmak isteyen tarafların her ikisinde de kullanıldığı orta bir servis sunucu olması halinde bu ilişki karşımıza çıkar. Sözleşmeye ilişkin tüm bilgiler bu servis sunucu aracılığıyla sözleşme ile hiç ilgisi olmayan bir üçüncü kişi girmiş olur. Servis sunucu ile bağlantı kurulmadığı sürece, sözleşmeye katılan tarafların birbirine bilgi göndermesi, irade beyanlarını açıklaması ve kendilerine gönderileni öğrenmesi mümkün değildi. Bu nedenle, belirttiğimiz senaryo bakımından hazır olmayanlar arasında akdedilen bir sözleşmenin varlığının kabul edilmesi gerekir. Dolayısıyla hazır olmayanlar arsındaki sözleşmeler bakımından yaptığımız açıklamalar, bu senaryo için de geçerli olur.

            3- Birden Çok Servis Sunucu Vasıtasıyla İlişkinin Kurulması : Sözleşme yapmak isteyen tarafların, farklı servis sunucular vasıtasıyla iletişim kurması durumunda bu ilişki ortaya çıkar. Burada da hazır olmayanlar arasında bir sözleşme olduğu açıktır. Ancak böyle bir sözleşmede, tarafların ve servis sunucuların farklı farklı ülkelerde olması halinde, önemli sorunlar ortaya çıkabileceği, özellikle sözleşmenin devletler özel hukuku ilkeleri de dikkate alınarak kurulduğu yerin belirlenmesinin zor olacağı bir gerçektir.

            4- Çeşitli Aracı Servis Sunucular ve Networklar Vasıtasıyla İlişkinin Kurulması : Üçüncü senaryoda belirttiğimiz durumun biraz daha genişlemesi ve servis sunucuların çeşitlenmesi halinde, yine aynı kuralların uygulanacağı karmaşık bir ilişki ortaya çıkar.

            5- Satıcının Kendisine Ait Web Sitesinin Bulunması : Taraflardan birinin, ki bu taraf genellikle satıcı ya da hizmet sunan konumundaki taraftır, kendisine ait Web sitesinin bulunması durumunda bu ilişki karşımıza gelir. Satıcı veya hizmet sunana kendisine, sattığı mal ya da hizmete ve sözleşme yapma koşullarına ilişkin bilgileri Web sayfasında, sözleşme yapmak isteyebilecek diğer tarafa (kural olarak kamuya aleni bir şekilde) sunar. Eğer sunulan bu bilgiler, sözleşmenin tüm esaslı unsurlarını içerir ve satıcı ya da hizmet sunan tarafından bağlanma niyeti ile sunulursa bu bir icap olarak değerlendirilecek, karşı tarafın kabul beyanını göndermesi ile de sözleşme kurulmuş olacaktır. Aksi takdirde, yani satıcı yada hizmet sunanın bağlanma ve sözleşme kurma iradesini tam olarak ortaya koymaması durumunda, verilen bilgiler icaba davet olarak değerlendirilecek ; bu bilgileri görüp de sözleşme yapmak isteyecek kişiden icap beklenecektir. Gelecek icaba göre satıcı ya da hizmet sunan, icapçıya kabul beyanını gönderip, bu beyan ona ulaştığı anda sözleşme kurulacaktır.

         B. Sözleşmelerde Şekil Sorunu

            Internet yolu ile girişilen ilişkilerde, belirttiğimiz tüm bu senaryolarda sözleşme kurulması, şekil serbesti olduğu sürece mümkündür. Hukukumuzda şekil serbesti esastı, bu nedenle taraflar kurul olarak istedikleri şekilde, sözlü ya da yazılı, sözleşmeyi yapabilirler. Ancak bazı sözleşmeler açısından kanun koyucu, istisnai de olsa yazılı ya da resim şekil zorunluluğu getirmiştir. Internet ortamında yazılı ya da resim şekle uyularak sözleşmeyi kurmak mümkün değildir. Özellikle resmi şeklin zorunlu olduğu işlemler, örneğin taşınmaz satımı sözleşmesi elektronik veri aktarımı yoluyla yapılamaz. Buna karşılık yazılı şekle tabi işlemler bakımından, getirilecek bir yasal düzenlemenin, hukukumuzda karşılaşılan bu sorunu çözmesi mümkün görülmektedir.

         C. Dijital (Elektronik) İmza

            Internet yolu ile yapılacak işlemlerin, dolayısıyla ticaretin gelişmesinin en önemli şartlarından biri, dijital imzanın geçerli kılınmasıdır. Günümüz teknolojisinde, birbirinden farklı şekillerde uygulanan ve halen Almanya, ABD (pek çok eyalette) gibi gelişmiş bir çok ülkede kullanılan dijital imza ; bir bilginin bütünlüğü bozulmadan ve başka kişilere kapalı bir ortamda iletildiğini ve ileten tarafın kimliğini doğrulayan, diğer bir ifade ile gönderen kişinin kimliğini açıkça teyit edip iletilen bilgilerin güvenilirliği ve orijinalliğini ortaya koyan ; harf, karakter veya sembollerden oluşmuş bir settir. Dijital imzanın kullanılabilmesi için, kullanacak kişinin özel bir şifresinin bulunması ve önce bu şifreyi bilgisayara girip ardından kişinin, yine kendisine özgü sayı, harfe veya  sembollerle bu imzayı atabilmesi gerekir. Elektronik masa olara da adlandırılan dijital imzalarda, şifreleme anahtarıyla ilgi sertifikaların hazırlanması görevini “onay makamı” adı verilen, genellikle devlet tarafından yetkilendirilmiş kişi ya da kurumlar gerçekleştirmektedir. Ülkemizde henüz dijital imza uygulanabilirlik kazanmamıştır ; zira, bu husus açıkça düzenleyen bir yasal düzenleme getirilmediği ve onay makamı oluşturulmadı sürece, dijital imzanın kullanılması mümkün değildir.

            D. Internet Ortamında Kurulan Sözleşmelerin İfa Yeri ve Bu Sözleşmelere Uygulanacak Hukuk

            Sözleşmeler alanında irade özerkliği ilkesi egemen olduğundan, kural olarak taraflar sözleşmenin ifa yerini ve sözleşmeye uygulanacak hukuku seçme özgürlüğüne sahiptirler. Taraflarca böyle bir seçim yapılmadığı takdirde, ülkemiz hukukunun uygulandığı durumlarda, internet ortamında konulan sözleşmelerin ifa yeri, diğer sözleşmelerde olduğu gibi, Borçlar Kanunu 73.madde hükümlerine göre belirlenecektir. Ancak internet ortamında konulan bazı sözleşmelerde ifa, elektronik ver aktarımı yolu ile de gerçekleştirilebilir. Sözleşme konusu dijital ürünlerin oluşturduğu bu durumlarda, bilgisayardan bilgisayara  “download” yöntemi ile ifa gerçekleştirilmektedir. Bu durumda bir ifa yeri sorunu ile karşılaşılmayacaktır.

            Sözleşmeye uygulanacak hukuk bakımından, taraflar hani hukukun uygulanacağını kararlaştırmadıkları takdirde, yabancı unsur içeren, uluslararası sözleşmelere, MÖHUK (Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun) m. 24 uyarınca, borcun ifa yeri hukuku uygulanacaktır. Internet aracılığıyla girişilen sözleşmeler, kural olarak iki taraflı sözleşmelerdir. Bu tip sözleşmelere, borç ilişkisinin ağırlığın teşkil eden edimin ifa yeri hukuku uygulanır.

III – USUL HUKUKU ve INTERNET

            Bilgisayar aracılığıyla ve internet ortamında yapılan işlemler bakımından karşımıza çıkan en önemli sorunlardan biri ispat sorunu ve bilgisayar verilerinin delil sayılıp sayılmayacağı hususudur. Hukukumuzda ispat açısından deliller, kesin delil ve takdiri delil olmak üzere iki grup altında sınıflandırılmaktadır. Kesin deliller, hakimi bağlayıcı nitelik taşır ve kesin delil ile ispat edilen husus hukukumuzda doğru kabul edilir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Hakkında Kanuna (HUMK) göre, dört kesin delil vardır ; bunlar ikrar, kesin hüküm, yemin ve senettir. Bu açıklamalardan anlaşılacağı gibi, “senet” ispat açısından çok önemli bir rol oynamaktadır. HUMK 288. Maddeye göre, halen 20 milyon TL’nin üzerindeki hukuki işlemler ve senede karşı olan iddialar (HUMK m.290), ancak kesin delillerle ispatlanabilir. Senedin geçerli olması için, bazı istisnalar hariç, mutlaka elyazısı ile imzalanmış bulunması gerekir. İmza, atan kişinin kimliğini açıkladığı gibi, kişinin senette açıkladığı irade ile bağlı olma isteğini de ortaya koyar. Belirttiğimiz gibi, hukukumuzda imzanın elyazısı ile atılması kural olarak zorunludur. Bu nedenle dijital imza, hukukumuzda kullanılır kılınsa bile, ispat hukukunun da HUMK’da yapılacak değişiklikle bu alanda uyumlu hale getirilmesi gerekir. Aksi taktide dijital imza ile imzalanmış olan bilgisayar çıktısı senet sayılmayacak, dolayısıyla kesin delil niteliği taşımayacaktır.

            Bu noktada, mevcut düzenlememizde bilgisayar çıktılarının ispat hukuku bakımından niteliği tartışabilir. Hukukumuzda takdiri delillerde dört adet kabul edilmektedir. Bunlar tanık, bilirkişi, keşif ve özel hüküm sebepleridir. HUMK 367.maddede belirtilen özel hüküm sebepleri, hakimin takdir hakkına sahip olduğu, ispat kabiliyeti bulunup bulunmadığı hakim tarafından belirlenecek delil grubudur. Kanunda ismen zikredilmemekle birlikte delil niteliğine sahip olduğu düşünülen herşey özel hüküm sebepleri arasında değerlendirilebilir. Bilgisayar ortamında  saklanan veriler ve alınan çıktılar da bu bağlamda düşünülebilir ve dolayısıyla takdiri delil niteliğini taşır. Bilgisayar çıktılarını diğer takdiri delillere olduğu gibi, hakim kendi vicdani kanaatine göre değerlendirecektir.

IV – ŞAHSIN HUKUKU ve INTERNET

A. Genel Olarak Kişilik (Şahsiyet) Hakları Bakımından

            Şahsın hukuku ve internet bağlantısı değerlendirildiğinde, karşımıza çıkabilecek en önemli sorunlardan bir tanesi, kişilik haklarımıza internet yoluyla yapılacak tecavüzlerde kendisini gösterir. Şeref, haysiyet, ticari itibar, kişinin sır ve özel hayat alanı, aile hayatı ve çevresi, özgürlükler, resim hakkı gibi sosyal ve duygusal değerleri, kişilik haklarını oluşturmaktadır. Kişilik haklarının ihlal edilmesi halinde, Medeni Kanun 24 ve Borçlar Kanunu 49. Madde hükümleri uygulanarak, kişi açacağı davalarda tecavüzün önlenmesini veya durdurulmasını sağlayabileceği gibi, maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilir. Internet yoluyla kişilik haklarına yapılan tecavüzler bakımından da aynı hükümler uygulanacaktır. Ancak karşılaştığımız en önemli sorun, bu tecavüzlerin kanıtlanması sorunudur. Zira, örneğin e-mail yollama yoluyla yapılacak bir hakaretin ispatı çok zordur.

B. Internet Ortamında Sözleşmenin Kurulması

            Internet yoluyla yapılan kişilik hakları ihlalleri arasında en geniş kapsamlı olanı, kişisel veriler bağlamında karşımıza çıkmaktadır. Esasen başta bankacılık olmak üzere pek çok alanda işlemleri hızlandırmak ve güvenilir kılmak amacıyla kişisel verilerin toplanması ve ilgililerin yararlanmasına sunulması bir zorunluluktur. Ancak toplanan verilerin korunması, bu verilerden yararlanılarak kişilerin özel hayat alanına tecavüz yapılmasının engellenmesi, kişilik hakları ihlallerinin önlenmesi gerekir. Halen Avrupa Birliği bünyesinde soruna çözüm bulmak amacıyla bir direktif hazırlanmaktadır. Almanya, Fransa, Danimarka gibi bazı ülkeler de ise “Verilerin Korunması” alanında özel yasal düzenlemeler çoktan benimsenmiştir.

            Ülkemizde, veriler korunamaz ve bu nedenle özel hayatın gizliliği ihlal edilirse, MK 24 ve BK 49 hükümleri ile bu ihlali durdurmak ve tazminat elde etmek olanağı vardır. Ancak ihlal fiili gerçekleşmeden verilerin korunması için özel bir düzenleme mevcut değildir. Bu nedenle, kanımızca verilerin korunmasına yönelik, cezai yaptırımlar da içeren bir yasal düzenleme yapılması yerinde olacaktır.

            Değinilmesi gereken bir diğer hususta, verilerin kişilerden alınmasında işlenecek olan yöntemdir. Verilerin yasal sınırlar içinde kalmak koşuluyla, sadece veri toplamadaki amaç çerçevesinde kalınarak elde edilmesi ; kişilere, kendilerine ilişkin bu verileri öğrenme ve eğer varsa verilerdeki eksik ve yanlışları düzeltme imkanının taşınması gerek.

V – TÜKETİCİNİN KORUNMASI ve INTERNET

            Tüketicilerin giriştikleri hukuki işlemlerde, bu işlemin internet ortamında yapılıp yapılmadığına bakılmaksızın korunmaları esastır. Tüketicinin genel olarak korunması kapsamında değerlendirilecek bu hususlara hiç girmeden, bizatihi tüketicinin internet ortamında işlem yapmasından dolayı karşılaşabileceği hususlara değinmek istiyorum. Tüketiciler, internet yoluyla, toplu katalogdan alışveriş yapıyormuş gibi, günlük alışverişlerini yapabilme ve maddi mal ya da hizmet sağlamanın yanısıra ; gayrimaddi malları da alabilirler. dijital ürün olarak da adlandırılan bu mallar ; veri, yazılım, müzik gibi fiziki varlığa sahip olmayan ve bilgisayarda bilgisayara download yöntemi ile aktarılan allardır. Acaba bu “gayrimaddi” mallar hukukumuz açısından “eşya” olarak kabul edebilir miyiz? Eşya hukuku ilkeleri bakımından, eşyanın mutlaka fiziki bir varlığa sahip olması gerekir. Dolayısıyla dijital ürünlerin eşya kapsamında değerlendirilmesi ve bir satım sözleşmesine konu olması mümkün gözükmemektedir. Kanımızca dijital ürünlerin tüketiciye iletilmesi, hizmet sağlama (sunma) kapsamında değerlendirilebilir.

            Avrupa Birliği’nde internet yoluyla yapılan tüm işlemler, mesafeli sözleşme (distance conract) olarak nitelenir. Bu konuya yasal düzenlemeye kavuşturmak amacıyla, AB’de 20 Mayıs 1997 tarihinde “Mesafeli Sözleşmelerde Tüketicinin Korunması” isimli bir Direktif çıkarılmıştır. Bu Direktif uyarınca, satıcı veya hizmet sunanın, sözleşme kurulmadan önce, belli konularda tüketiciye ayrıntılı bir bilgi vermesi ve bunu yazılı olarak da göndermesi zorunludur. Verilecek bilgiler arasında, satılan malların ya da sağlanan hizmetin niteliği, ödeme miktarı ve koşulları, satıcı yada hizmet sunanın açık kimliği ile adresi, yaptığı icap ve belirlediği fiyatın geçerli olacağı süre, ürün teslimatının nasıl yapılacağı ve ödenecekse teslim (posta) bedeli, tüketicinin sözleşmeyi feshetme koşulları gibi bilgiler sayılabilir. Ayrıca direktif ile tüketiciye, herhangi bir neden ileri sürmesi ve cezai şart ödemesi gerekmeksizin, 7 iş günü içinde sözleşme yapma konusundaki geri alma hakkı tanınmıştır. Sözleşme akdedildikten sonra en geç 30 gün içinde, malın tüketiciye ulaştırılması ya da hizmetin sunulması gerekmektedir.

            Hukukumuzda 1995 yılından bu yana Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ürürlüktedir. Ancak kanunda mesafeli sözleşmelere ilişkin herhangi bir hüküm bulanmamaktadır. Kısaca özetlemeye ve ana hatlarını belirtmeye çalıştığımız AB Direktifi de dikkate alınarak, Kanun’a bu yönde hükümler eklenmesi kanımızca zorunludur. Bununla birlikte, belirttiğimiz değişiklik sağlanıncaya kadar, mevcut hükümlerden yararlanılarak, mesafemi sözleşmelerde, dolayısıyla internet yolu ile yapılan işlemlerde, tüketicinin korunması için çaba gösterilmelidir.

            Tüketicinin korunması alanında, internet dolayısıyla karşımıza çıkan bir diğer sorun, internet yoluyla yapılan aldatıcı ve yanıltıcı reklamlardır. Internet sisteminin özelliği nedeniyle ; yapılan reklam salt bir reklam olarak kalmamakta, genellikle tüketicilere reklamı yapılan ürünü anında satın alma yada hizmetten anında yararlanma olanağı sunulmakta ve tüketici reklamın cazibesine kapılarak, düşünme fırsatı bile bulamadan kendisini sözleşmeyi akdetmiş bulmaktadır. Böylece reklamın aldatıcı ve yanıltıcı etkisi de katlanarak çoğalmaktadır.

            Internette yayınlanan reklamlar yoluyla, haksız rekabetin de giderek artığı önemli bir gerçektir. Örneğin ülkemizde, avukatlar kural olarak reklam

VI – İŞ HUKUKU ve INTERNET

            Internet kullanımının iş hukuku alanındaki en somut yansıması, “tele-çalışma” olarak anılan esnek çalışma modelinde karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışma biçimi evde elektronik çalışma (electronik home work) ve uydu büro (satellite centers) çalışması olmak üzere iki kısımda ele alınabilir.

            Evde elektronik çalışma, tele-çalışmanın en yaygın biçimidir. Evde oluşturulan bir bürodan ya da işletme dışında işçinin kendisine ait bir bürodan, doğrudan (on-line) bilgisayar bağlantısıyla ya da internet aracılığıyla gerçekleştirilir. Uydu büroları ise, işin, tek bir işçi tarafından, coğrafi olarak işletme dışında, ancak elektronik iletişimle işletme organizasyonu içinde, görülmesi söz konusudur.

            Tele-çalışma yöntemi ile genellikle büro işlerinin görülmesi mümkündür. Bu nedenle, sistem daha ziyade seyahat acentaları, yazarlar, satıcılar, muhasebeciler, bilgisayar programcıları, sigorta acentaları, sistem analistleri, avukatlar, mimarlar, bankacılar tarafından kullanılmaktadır.

            Tele-çalışma yönteminin tercih edilme nedenleri arasında verimliliği arttırması, motivasyon sağlaması, iş organizasyonu ve üretim alanındaki maliyetleri düşürmesi, işvereni fiziksel engel ya da analık nedeniyle yakın kaldığı nitelikli iş gücüne kavuşturması, işçinin giyim, ulaşım gibi giderlerinden tasarruf sağlanması sayılabilir. Buna karşılık tele-çalışma, başka bu tür çalışanların hukuki statülerinin belirlenmesi ve işverenle aralarındaki ilişkinin niteliği olmak üzere birçok hukuksal sorun beraberinde getirmektedir. Tele-çalışmada, hizmet sözleşmesinin temel unsuru olan bağımlılık unsuru zayıflamakta, bu nedenle hizmet sözleşmesi bağlamında işçi kavramının yeniden tanımlanması zarureti ortaya çıkmaktadır. Ayrıca işyeri kavramı da belirliliğini yitirmektedir. İşçi, işyerinden uzakta olduğu için, işverenin işçiyi gözetme borcu, işçi sağlığı ve iş güvenliği gibi kendisini koruyucu düzenlemelerden mahrum kalır. Sendikal haklardan yararlanma ve iş güvencesi de yine işçi bakımından ulaşılmaz bir konuma gelebilir. Ayrıca, çalışma saatlerinin belirsizliği, fazla mesai yapılıp yapılmadığının saptanması, yıllık ücretli izin süreleri de bu çalışma biçiminde önemli sıkıntılar yaratabilir. Cinsiyet ayrımcılığına karşı alınan tedbirlerin denetimden çıkması, örneğin senet ayrımcılığı yapılması da ne yazıkki mümkündür.

            Internet aracılığıyla yapılacak tele-çalışma, işçinin sır saklama yükümünün kapsamı genişletmekte ve zorlaştırmaktadır. Zira bir taraftan iş ve işyerine ilişkin bilgi ve belgelere kişinin 8işçinin) evine ve özel yaşamına girmekte, evdeki diğer fertlerden, özellikle çocuklardan bunları koruma gereği ortaya çıkmakta diğer taraftan internet ortamında dolaşan bu bilgilerin (verilerin) korunması sorunu karşımıza çıkmaktadır.

            Belirttiğimiz tüm bu hususlar değerlendirildiğinde, tele-çalışma konusunun yasal bir düzenlemeye kavuşturulmasının gerekliliği kendiliğinden görülebilir.

SONUÇ ;

            Özel hukuk alanının genişliği düşünüldüğünde, sadece birkaç alanda ortaya çıkan bazı sorunlara değinebildiğimiz bir gerçektir. Kuşkusuz internet kullanımı ve internet aracılığıyla yapılan işlemler ile özel hukuk bağlantısı bu kadar kısa süre içerisinde açıklamak bir tarafa, ara başlıklarıyla ortaya konulamayacak kadar geniştir. Örneğin, ticaret hukuku, özellikle şirketler hukuku ve tacirlerin internet ortamında giriştiği işlemler, fikri haklar ve internet yolu ile bu alanda yapılan ihlallere hiç değinemedik. Ancak özetle belirtmemiz gereken husus pek çok sorunu beraberinde getirse de bilgisayarların ve internetin hayatımızın ayrılmaz bir parçası olduğu hususudur. Bu nedenle karşılaşılan güçlükler mutlaka, hemen olmasa bile, zaman içinde giderilecek, mevcut yasal düzenlemelerden yararlanılarak veya belli konular bakımından yeni düzenlemeler getirilerek çözüme kavuşturulmalıdır. Yeter ki, bizler daima yeniliklere açık olmayı bilelim.

Saygılarımla,

Y : Mehmet TİFTİKÇİ,

Sayın AKİPEK açıklamalarınız için teşekkür ederiz. Şimdi Özel Hukukla bağlantılı olarak sözü Tüketici Hakları Genel Müdürlüğünden Sayın Armağan YÜCEDAĞ’a bırakıyorum.

Armağan YÜCEDAĞ ;

Bende Genel Müdürlüğüm ve şahsım adına hepinize hoşgeldiniz diyorum. Panelist arkadaşım Sayın AKİPEK’in de değindiği gibi Tüketici Hakları açısından tüketicinin korunmasına ilişkin yasal düzenlemeleri şöyle açıklayabiliriz ;

Genel müdürlüğümüzce konu ile ilgili olarak tüketicileri bilgilendirici ve satıcıların sorumluluklarını düzenleyici bir tebliğ hazırlanarak 3 Kasım 1999 tarihli ve 23865 sayıl Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

Bu tebliğ ithalatçı ya da imalatçıların satışa sundukları sanayi mallarında 2000 yılı sorunu ortaya çıkması durumunda garanti bölgesi, satış sonrası servis hizmetler ve ayıplı mal ve hizmetler ile ilgili yükümlülüklerini yerine getirmekle sorumlu olduklarını belirtmiştir.

Ancak bir diğer önemli noktaya da değinmekte fayda görüyorum, 2000 yılı sorununu bilgisayarlarında yaşayan tüketicilerden farklı olarak bu sorundan dolayı olarak mağdur edilen tüketiciler de yaşamımızın daha öncede açıkladığımız ayıplı mal ve hizmetleri yanımlayan 4. maddesi ile korunmaktadır. Bu tür şikayetler yasamız kapsamındadır.

Burada tartışılması gereken ise tüketicinin hak arama süresidir. Ve cevabı yine yasamızın 4. maddesi vermektedir.

4077 sayılı yasa gizli ayıba karşı tüketicileri iki yıl koruma altına almıştır. Diğer bir ifade ile bilgisayarındaki tarım sorununu 1 Ocak 2000 tarihinde fark eden bir tüketici bilgisayarını 1 Ocak 1998 tarihinden önce satın almış ise bu sorun karşısında 4. madde uygulanamaz. Ancak satıcı olmak için belirlenen kullanım ömrü süresince tüketiciye tamir-bakım yedek parça ve servis hizmetleri sunmak zorundadır. İki yıllık süre geçmiş olsa bile bu problemi gidermesi gereklidir.

O zaman malın tüketiciye teslimi sırasında bilgisayarın içinde var olan yazılım ayıplıdır. Yasadaki tanımdan yola çıktığımızda ise görülmektedir ki bu ayıp tüketicinin bilgisayardan beklediği faydayı azaltmakta veya tamamen ortadan kaldırmaktadır.

Bilgisayarında bu sorunu yaşayan bir tüketicinin yine yasanın 4.maddesinde yer alan 4 seçimlik haktan birini kullanması mümkündür.

·        Malı teslim aldığı tarihten itibaren 15 gün içerisinde bu malları satıcı firmaya geri vererek değiştirilmesini,

·        Ödediği bedelin iadesini,

·        Ayıbın neden oluğu değer kaybının bedelden indirilmesini,

·        Ücretsiz olarak tamirini.

Bu seçimlik haklarına kısacak değinirsek

Tüketici  ;

Tüketicinin korunması hakkında kanunun tanımlar başlıklı 3.maddedi “Bir mal veya hizmeti özel amaçlarla-satın alarak nihai olarak kullanan veya tüketen gerçek veya tüzel kişiyi tüketici olarak tanımlamıştır.

Bu tanımdan yola çıkarak nihai kullanıcı gerçek kişilerin dernekler ve vakıfların satın aldıkları mallarda yaşanacak 2000 yılı sorunu 4077 sayılı yasanın kapsamındadır.

Konuya kısaca açıklama getirmek gerekir ise ;

Kanunun ayıplı mal ve hizmetler ile ilgili 4.maddesi ayıbı tanımlarken ”Tahsis veya kullanım amacı bakımından mal veya hizmetin değerini veya tüketicinin ondan beklediği faydaları azaltan veya ortadan kaldıran eksiklikler olarak” kabul etmiştir.

1 Ocak 2000 tarihinde eski model bilgisayar ve içinde gömülü yonga bulunan malların tamamına yakını bir sorun yaşayacaktır. Bu sorun bir yazılım sorunudur. Tüketicinin kullanım hatasından kaynaklanmamaktadır.

Bu tartışmada değinilmesi gerektiğini düşündüğüm bir diğer konu da ülkemizde de dünyada olduğu gibi gündemdeki yerini uzun süredir koruyan 2000 yılı sorununa tüketicinin korunması yönüyle nasıl bakılmasıdır.

Bilgisayar sistemleri ve gömülü yonga bulunduran sistemler üzerinde tarih ile ilgili alanda yüzyıl bilgisinin bulunmamasından kaynaklanan ve kısaca 2000 yılı sorunu olarak tanımlanan bu soruna yazılım firmaları tarafından sürdürülen teknik anlamda çözüm bulunması çalışmaları bir kenara bırakılarak tüketicinin korunması hukuku yönüyle konunun incelenmesine de ihtiyaç vardır.

Bu yaklaşımdan hareketle sadece yetişkinlerin kullanımda olmayan, çocukların da çok rahat ulaşabileceği internet de on-line yolu ile yapılan reklamlar ve ilanlar açıklayıcı ve yasa da belirtilen reklam ve ilanlara ilişkin ilkelere uygun olmalıdır.

Ticari reklam ve ilanlarda uyulması gereken ilkeleri belirlemek, bu ilkeler çerçevesinde ticari reklam ve ilanları incelemek ve inceleme sonuçlarına göre 4077 sayılı yasanın 16 ncı maddesi hükümlerine aykırı hareket edenleri cezalandırmak sözkonusu reklam ve ilanları durdurmak veya aynı yöntemle düzeltmek hususlarında bakanlığımıza öneride bulunmakla görevli, genel müdürlüğümüz tarafından başkanlık edilen ve sekreterya hizmetleri tarafımızca yürütülen reklam kurulu oluşturulmuştur.

Bu kurul ticari reklam ve ilanlara ilişkin şikayetleri değerlendirmek için en az ayda bir defa toplanır.

Diğer taraftan iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişimin sonucu olarak internet, piyasalardaki rekabeti etkileyen önemli unsurlarından kabul edilen ve pazarlama tekniklerinin vazgeçilmez bir parçası olan ticari reklamlar ve ilanlar için radyo, televizyon sinema, gazete, dergi gibi önemli bir iletişim mecrası konumuna gelmiştir.

            Konuya bu yönden yaklaşıldığında ise 4077 sayılı yasanın 16 ncı maddesi ticari reklam ve ilanların yasalara ve genel ahlaka uygun dürüst ve doğru olmaları esasını ve tüketiciyi aldatıcı, yanıltıcı veya onun tecrübe ve bilgi noksanlıklarını istismar edici, tüketicinin can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürücü, şiddet hareketlerini ve suç işlemeyi özendirici, kamu sağlığını bozucu, hastaları yaşlıları, çocukları ve özürlüleri istismar edici reklam ve ilanların yapılamayacağını ifade ederek, ticari reklam ve ilanlara ilişkin özel düzenlemelerde de bulunmaktadır.

Bu düzenlemeler de elektronik ticarete uygulanabilecek niteliktedir.

Ayrıca gelinilen bu noktada elektronik ortamda diğer bir deyişle online yoldan alış veriş yapan tüketicilerimizin dikkat etmelerinde menfaatleri açısından son derece önemli olan birkaç hususa da kısaca değinmek istiyorum.

On-line yolu ile yapacakları alışverişler için tüketicilerimiz :

-         Satıcının ticari unvanının bulunmasına,

-         Bağlantı kurabilecekleri adres, telefon veya faks numaralarıın bulunmasına,

-         Ürünün satış fiyatının, masraflarının ve vergilerinin açıkça belirtilmiş olmasına,

-         Satın alacakları ürünün sanal ortamda iyi tanımlanmış olmasına,

-         İade şartlarının tanımlanmış olmasına

-         Teslimat ve bu alışverişini nasıl tamamlanacağına dair bilgilerin bulunmasına,

-         En önemlisi de ödemenin nasıl yapılacağına dair bilgilerin bulunmasına,

Dikkat etmelidirler.

Düzenlemelerin mevzuatımıza kazandırılması çalışmaları, genel müdürlüğümüz tarafından hazırlanmakta olup kısa bir sürede de tamamlanacaktır.

Herhangi bir gerekçe göstermeksizin 7 gün içinde mali iade edip ödemiş olduğu para ve kıymetli evrakı geri isteme hakkına sahiptir.

            Ancak kanunun 9 uncu maddesine göre satıcının hazırladığı sözleşme fatura veya tesellüm makbuzu ile birlikte tüketiciye vermek zorunda olduğu en az 12 punto siyah koyu harfler ile yazılmış “Tüketicinin hiçbir cezai sorumluluk üstlenmeksizin ve hiçbir gerekçe göstermeksizin 7 gün içerisinde malı reddederek alım satım işleminden cayma hakkının var olduğunu ve cayma hakkının satıcıya bildirim tarihinden itibaren on gün içinde de tüketicinin vermiş olduğu bedelin, kıymetli evrakın ve tüketiciyi bu hukuki işlemden dolayı borç altına sokan her türlü belgenin satıcı tarafından iade edileceğini” bildiren cayma bildirim belgesinin nasıl verileceği ve verilip verilmediğinin nasıl belgeleneceği çözülmesi gereken bir sorunudur.

Bu sorunun çözümü ile ilgili olarak, daha önceki konuşmacımızın da değindiği Avrupa Birliğinin elektronik alışverişleri kapsamına aldığı mesafeli satışlar ile ilgili tüketiciler tarafından genel müdürlüğümüze sanayi ve ticaret il müdürlüklerine ve tüketici sorunları hakem heyetlerine bu güne kadar yapılan başvurularda elektronik alışveriş konusunda şikayet bulunmaktadır. Buna rağmen 4077 sayılı kanunun 8 ve 9 uncu maddeleri kapıdan satışları düzenlemektedir. Aynı zamanda kapıdan satışlara ilişkin uygulama usul ve esaslarına dair tebliğ ve kanunun ilgili maddelerine göre kapıdan satış ; işyeri, fuar, panayır gibi satış mekanları, dışında önceden mutabakat olmaksızın tüketicilerin evinde veya işyerinde yapılan satışlar ile toplantı veya katalogdan seçim yolu ile yapılan satışlara ve de mesafeli satışlara denmektedir.

Bu tanımdan hareketle on-line yolu ile yapılan satışlar da bir anlamda kapıdan satış olarak kabul edilmektedir. Tüketicilerin internette yaptıkları alışverişler ile ilgili şikayetleri de 4077 sayılı kanun kapsamda değerlendirilmektedir.

Kapıdan satışlarda kanun tüketiciye 7 günlük cayma hakkı tanımıştır tüketiciler.

Konuşmamı burada noktalarken tüketicilerimizin internette veya günlük yaşamda karşılaştıkları sorunları için tüketicinin ve rekabetin, korunması genel müdürlüğüne, illerde sanayi ve ticaret il müdürlüklerine ve il ve ilçelerde bulunan hakem heyetlerine başvurabileceklerini belirtmek istiyorum.


Y : Mehmet TİFTİKÇİ,

Sayın YÜCEDAĞ açıklamalarınız için teşekkür ederiz. İnternette kullanıcıların tüketicinin hakları doğrultusunda yapılan bu açıklamalardan sonra elektronik ortamda ve internette suça karşı korunmamıza ilişkin emniyet uygulamalarını açıklamak üzere sözü Emniyet Genel Müdürlüğünden Sayın Hüsamettin BAŞKAYA ve Semih KOKURER’e bırakıyorum.

 

 

Hüsamettin BAŞKAYA ;

Semih KOKURER

 

 

INTERNET VE HUKUK

 

Internet ve hukuk konulu bir panelde öncelikle kavramların tanımını yaparak girmek istiyorum. Internet nedir? Ve hukuk nedir?

            Bugün bir çok kaynağa internetin tanımı nedir diye baktığımızda genellikle su tanıma yakın bir tanım karsımızı çıkmaktadır.

Dünyanın değişik yerlerinden bilgisayarların iletişim protokolleri kullanarak birbirleriyle haberleşmesi ve bilgi alış-verişinde bulunmasıdır.

Fakat bu tanıma baktığımızda tamamen teknik bir ifade olduğunu görmekteyiz. Internetin  insana unsurunu da içine aldığı tanımları yapılmalı ve artık daha sosyal tanımlar yapılmalıdır. Bu çerçevede şöyle bir tanım yapmak herhalde yanlış olmayacaktır.

Dünyanın değişik yerlerinden insanların bilgisayar ve iletişim teknolojilerini kullanarak birbirleriyle etkileşim içine girdiği ve hayatımıza etkileşim noktasından 4 boyut kazandıran sosyal bir ortamdır.

Bu tanımda karşımıza insan ve sosyal bir ortamdır kavramları çıkıyor ve bence internetin esas önemle üzerinde durulması gereken unsurlar

Bugün internet hayatımıza ne gibi yenilikler getiriyor

Öncelikle dunyanın her tarafıyla hızlı bir iletişim sağlıyor, internet ortamında oluşturulan alış-veriş siteleri,bankalar,okullar eğlence merkezleri, kişisel sayfalar, kütüphaneler, emlakcılar, hastaneler, yazılı ve görüntülü medya, hatta ve hatta çöp-çatan sitelerine kadar bir çok sosyal hayatta olan  bir çok unsur artık internete taşınmış durumda. Internet her sene iki katına da artarak büyümekte olan bir yapı. Ve artık internet sanal bir ortam olmaktan çıkarak gerçek etkileşimin ortaya çıktığı bir ortam haline gelmiştir.

Karşımıza bir bilgisayar vasıtasıyla girdiğimiz dijitallama gerçek bir dünya çıkmakta.

Bir sosyal ortamda öne çıkan iki unsur vardır.

1)     haklar

2)     sorumluluklar

ve burda hukuk tanımını buluyor: insanların ve kurumların birbirlerine karşı hak ve sorumluluklarını düzenleyen bir kullar butunudur.

Internet gibi bir ortamda kişi ve kurumların haklarını korumak için belli düzenlemelere gitmek artık kaçınılmazdır.

Burda üzerinde önemle durmak istediğin nokta ise burada internetin belli kurallarla düzenlenmesindeki maksat internet teki özgürlükleri kısıtlama değil aksine internet ortamında bulunan insanların özgürlüklerini koruma altına almaktır.

Burda aklımıza başka sorular geliyor tamam internette belli düzenlemeler yapalım bir hukuki çerçeveye oturtalım derken hangi kriterlere göre bunu yapacağız? Milli hukukumuza göre mi her şeyi düzenleyeceğiz?

Evet bu noktada belli bir hukuki zemine oturtmaya çalıştığımız ortamın  özellikleri on plana çıkıyor.

Şöyle bir internetin karakteristik özelliklerine baktığımız zaman her hangi bir ülke coğrafyası veya hukukuyla sinirli olmadığını görüyoruz.

Kendine göre evrensel değerleri olan belli bir kültürü belli bir ahlak yapısı ve anlayışı olan sosyal canlı bir toplum görüyoruz

Ve bunun yanında herhangi bir şekilde sınırlandırılması zor hatta mümkün olmayan bir ortam görüyoruz.

Ve yine burda bir çok insanin globalleşme dediği kavramı yakından yaşıyor ve hissediyoruz. Internet milli sınırları asan, ülkeleri ve toplumları birbirine yaklaştıran,  demokratikleşmenin ve demokratik yaklaşımın hakim olduğu bir ortam olarak karşımıza çıkmakta.

Interneti hukuki bir zemine oturtma gayretlerinde milli hukukların yetersiz kalacağı artık bir gerçek burda uluslararası alanda asgari müştereklerde birlesek ortaya çıkan bir hukuk olacak.

Belli tespitler yaptıktan sonra :

Türkiye de durum nedir?

Hukukumuz ne kadar yeterli?

Bizler polis olarak neler yapıyoruz?

Başınıza böyle bir olay geldiği zaman ne yapacaksınız?

Turkiye de bilişim suçlarını içine alan Türk Ceza Kanununun 525. maddesi  tam olmasa da belli noktalarda ihtiyaçları karşılıyor.

Bilgileri otomatik isleme tabi tutan sistemlere izinsiz erisen, değişiklik yapan ve sahte bilgiler girenler hakkında cezai hükümler getirmekte fakat bu maalesef internetin getirdiği yeniliklere ve yeni suç tiplerine karsı yetersiz kalmaktadır.

Bugün bir çok ülkenin hukukuna girmiş olan verilerin korunmasına ilişkin bir kanunun olmaması maalesef Turkiye için bir eksikliktir.

Nedir verilerin korunmasına ilişkin kanun dersek:

Bilgisayarların hayatımıza hızla girdiği bu günlerde bizimle ilgili bir çok bilgiler belli bilgi bankalarında toplanmaktadır.

Örnek verecek olursak: kredi kartlarıyla yapılan alış verişler nelerden alış veriş yapıldığı, hangi ürünlerin tercih edildiği vs gibi bir çok bilgi bankalarda bulunmaktadır.

Bununla birlikte okullar, hastaneler, gibi yerlerdeki kişisel bilgiler

Ve internet servis sağlayıcılarında ki emailler ve diğer bilgiler bunlar tamemen ısınmeye kullanılabilir bilgilerdir. Bu bilgilerin para karşılığı veya ücretsiz olarak kişilerin rızasını almaksızın satılması gelecek adına ciddi bir problem teşkil etmektedir.

Bununla birlikte haberleşme özgürlüğü ve gizliliği diyebileceğimiz bilgilerin izlenmesi takip edilmesi ve yetkisiz şekilde özel hayatına ait şeylere erişilmesi

Yani: internet servis sağlayıcıların müşterilerinin internet hattını dinlemesi emailerini okuması veya bunları başkalarının yapması bugün bunlarında düzenlenmesi gerekmektedir.

Yine bir başka konu elektronik ticaret yapan veya bilgi bankalarına sahip olan kurumların bu bilgileri güvenli ortamlarda bulundurmaları ve bunlar için belli güvenlik standartlarının geliştirilmesi,

Ve herhangi bir suç işlendiğinde kişilerin haklarını koruma noktasında yapılacak şey dijital izlerden o kişiye erişmektir. Burda bir dijital verilerin delil olarak Kabul edilmesi ikinci olarak da proxy ve benzeri programlarla kimliklerin gizlenmesi noktasında proxy sahibi olanların sorumllukları düzenlenmiştir.

Polisimiz neler yapıyor kısmına gelince  bu konuyu arkadaşım Semih KOKURER size sunacak.

Son olarak sunu ifade etmek istiyorum. Bugün internet sanallıktan çıkmış hemen hemen bütün sosyal ilişkilerin yaşandığı bir bir ortam haline gelmiştir.

Ve bir sosyal ortamın butun özelliklerine sahiptir problemler hastalıklar savaşlar rekabet vs. bugün üzerinde önemle durulması gereken konu internetin sosyal boyutunun incelenmesidir. Üniversitelerimiz en kısa zamanda internet sosyolojisi, internet te insan psikolojisi internet hukuku gibi konularda çalışmalar yapmalıdır. Bu konular eksik kaldıkça Türkiye de sağlıklı bir internet gelişimden bahsetmek mümkün değildir.

Beni dinleme nezaketini gösterdiğiniz için hepinize teşekkür ederim.


Semih KOKURER ;

            Sayın Başkaya teşekkür ederim. Açıklamalarına aynen katılıyorum. Ayrıca kamuoyunda

1.      Bilgisayar Sistemlerine ve Servislerine etkisiz erişim,

2.      Bilgisayar Sabotajı,

3.      Bilgisayar yolu ile dolandırıcılık,

4.      Bilgisayar yolu ile sahtecilik,

5.      Yazılımın izinsiz kullanımı,

6.      Bilişim suçlarında arama ve zaptetme,

7.      Bilgisayar ile ilgili soruşturmada izlenmesi gereken prosedür,

8.      İleri teknoloji suçlarında arama,

9.      Delillerin saklanması.

konuları detaylarıyla tartışılmalı, Interpol ve diğer dünya devletleriyle işbirliğine girilerek çalışmalar sürdürülmelidir. Vaktin darlığından dolayı soru cevap bölümünde sorularınıza ayrıca cevap vereceğim. Teşekkür ederim.