Inet-tr'03 Acılış Konuşması

Sayın Konuklar, sayın basın mensupları, değerli katılımcılar, ve netdaşlarım; Dokuzuncu Türkiye'de Internet Konferansı'na hoşgeldiniz.

Bu konferans dizisi  1995’te yurt dışı bağlantının 64K olduğu günlerde,  internetle ilgili tüm kesimleri bir araya getirmek ve sorunlara beraberce çözüm aramak fikriyle başladı. Türkiye İnternet camiasının buluşma noktası,  ortak akıl arama platformu olma çabası ve hedefi devam ediyor. Bunun yanında bilgi ve tecrübe paylaşımı, öğrenme ortamı, tanışma ve kaynaşma ortamı olmanın yanında; Türkiye  İnternetinin gelişmesine ivme verecek fikirlerin üretildiği  ortam olmak  ve ülkenin gündemine bu konuları taşımak istiyoruz. 

Üniversitelerde başlıyan ve artık  Askeri Müzede yaptığımız bu  konferansı tüm bilişim ve internet sektörünün, STK’ların, özel sektörün, üniversitelerin  ortak olduğu, internet ve telekom sektörünün    nabzını tutmaya çalışan bir modeli hayata geçirmeye çalışıyoruz.  Henüz, bunda  yeteri kadar başarılı olamadığımız ortada.

Bugünden itibaren üç gün sürecek olan inet-tr'03 de 6 paralel salonda toplam 74 oturum var.  81 bildiri,  14 teknoloji sunumu, 20 eğitim semineri, 13 panel/çalışma grubu ve 4 davetli oturum var. 

Başta  sponsorlarımız Akbank, Alcatel, Eser Telekom, İntel,  Sabancı  Telekom, Sun Microsystems, Superonline ve Şekerbank; destekleyen firmalar Cybersoft, HP,  Microsoft,  ve Nortel Networks 'e, hizmet sponsorlarımız Pro-G, Techology Channel,  turk.internet.com ve Bilkom'a, ve destek veren STK'lara  LKD, Telkoder, TürkMiA, TBD, TID, TIEV,  Yürütme Kurulu olarak teşekkürlerimizi iletiriz.

Bizler, bu konferansı düzenleyen kişiler olarak İnternet'i nasıl algılıyoruz?

Bizler, İnternet'i insanlığı bilgi toplumuna taşıyacak devrimsel bir gelişmenin temsilcisi olarak algılıyoruz. Bilim, teknoloji, ar-ge, entellektüel emek ve yaratıcı bireyin öne çıktığı bu değişim  sanayi devriminden  daha önemlidir. Ve yaşamın tüm boyutlarını köklü olarak değiştirmektedir. Ekonominin yapısı, ülkenin rekabet gücü, insan gücü gereksinimi profili, mesleklerin yapısı üzerinde köklü değişikliklerin başladığını düşünüyoruz.  Bilgi, bilim ve teknoloji birer üretim faktörü olarak yerini almış bulunmaktır.

 Bizler, İnternet'i Türk toplumunu Bilgi Toplumu’na taşıyacak  bir katalizör, bir taşıyıcı, fırsat yaratıcısı olarak görüyoruz. Bu toplumun matbaa ve sanayi devrimini kaçırdığı gibi İnternet'in temsil ettiği devrimi kaçırmaması için var gücümüzle bu toplumu uyarmak, ikna etmek, harekete geçirmek için çırpınmamız bizim bunu bir yurttaşlık ödevi, bir aydın sorumluğu ve öğretim üyeliğinin görev tanımı içinde algılamamızdandır. Biz İnternet'i, bu toplumu birleştirecek, demokrasiyi güçlendirecek, siyaseti geniş kitlelere yayacak, toplumun yeniden yapılanması ve dünya ile bütünleşmesinde önemli rol oynayacak bir ortam ve mekanizmalar topluluğu olarak görüyoruz.

İnternet ve bilişim sadece kendi başına, kendi sektörü için değil, diğer tüm sektörler, tüm kesimler ve yaşamın tüm boyutları için hayati önemdedir. Dünya ile rekabet etmek, demokrasisini geliştirmek isteyen bir Türkiye'nin İnternet'de geri kalmak gibi bir lüksü olmadığını düşünüyoruz.

Dünya ne durumda, nereye gidiyor? Türkiye Ne Durumda?  

İnternet ve bilişim teknolojilerinin stratejik önemini kavramış ülkeler;  bir seferberlik ruhuyla, ulusal politikalar, örgütlenme ve eylem planları ile ülkelerini bu teknolojilerle donatıp ekonomilerine rekabet yeteneği kazandırmanın mekanizmalarını kurmaktadır.  İnternet, gelişmiş ülkelerde yaşamın önemli bir parçası haline gelmiş; ekonomi, yönetim, eğitim, sağlık gibi alanlarda çok boyutlu bilişim teknolojilerine kaymış; bunun sonucunda verimlilikte önemli artışlar gözlenmiştir. Bu teknolojilerin stratejik önemini kavrayan ve ona uygun  davranan ülkeler, İsrail, İrlanda, Hindistan ve Çin önemli sıçramalar yapmıştır, yapmak üzeredir.

Avrupa Birliği bu devrimsel değişime tüm Avrupa'yı hazırlama, Avrupa'yı en dinamik ve rekabetci ekonomi yapma  ve İnternet kullanımında ABD’yi yakalamak amacıyla E-Avrupa  girişimini başlatmıştır. Ana sloganı "her bireyi, evi, okulu, işyerini ve devlet dairesini İnternet'e taşımak" olan E-Avrupa girişimi, E-avrupa+ ile aday ülkeleri kapsam içine almış ve 2005 hedefi için uyarlanmıştır.  Bu bağlamda E-Türkiye kavramını bu devrimsel gelişmenin ışığında Türkiye'nin yeniden yapılanması olarak, e-devleti ise, devletin yeniden yapılanması olarak tanımlamak istiyorum.

Türkiye rotasını henüz değiştiremedi !

Türkiye İnterneti  10. yılını Nisan 2003'de tamamladı. Geçen  on  yıla  bakınca,  işin önemini  kavramamış,  stratejisi olmayan,  politikalarını  belirliyememiş, mekanizmalarını  kuramamış, eylem  planı yapamamış, siyasal  sahibi bulunmayan,  sorunları kangrene  dönüşmek üzere olan, ama  tüm  bunlara rağmen sıçrama  hayalleri  olan  bir  ülke  görüyoruz.  Türkiye İnterneti  eşit olmayan bir şekilde, kafası gözü yarılarak büyüyor.  Kamuda ve özel sektörde yer yer başarılı örneklerin olması bu açı gerçeği değiştirmiyor. Türkiye İnterneti  zaman zaman sıçrama çabalarına girmiş olsa da bunlar ya  küçük hesaplar veya  ilgisizlik nedeniyle kısa sürede tıkanmış; ya da rafları süsleyen raporlara dönüşmüştür: TUENA, Bilişim Şurası, ETKK, KamuNet, İnternet Kurulu bunlardan ilk anda akla gelen birkaçıdır. Telekom sektörünün rekabete açılması gereği uzun süre farkedilememiş, sadece TT’nin satışından gelecek paraya odaklanılmıştır. Özelleştirme sürecindeki Türk Telekomun, modern, verimli, rekabetci bir işletmeye dönüştürülmesi gerektiği sadece siyasal çevrelerde değil,  entellektüel çevrelerde ve İnternet sektöründe de anlaşılamıştır. Telekomunikasyon Kurumu çok geç kurulmuş, TK, Rekabet Kurumu ve Ulaştırma Bakanlığı arasında bir uyumluluk sağlanamamıştır. Türk Telekom, rekabete hazır bir işletme olma  yolunda maalesef, çok az adım  atabilmiştir. Parekendecisiyle rekabet  eden toptancı görüntüsünü pek benimsemiş, kolayca rekabete açılabilecek alanlarda direnmiş, elindeki hakim durumu rakiplerini pazardan silmek için kullanmaktan çekinmemiştir. Kablo ve xDSL’de   pazarı rekabete açmamak için direnmiştir. DSL’de 1998’de 3.000 portluk bir  yatırım yapan TT, ancak 2003’un son aylarında 60.000 portluk  bir yatırımı gerçekleştirmiştir. Ülkemiz, uzun süre çevirmeli erişime odaklanmış, kurumsal bağlantılar hep pahalı kalmıştır. xDSL ve kabloda da fiyatlar göreceli olarak düşmüş, ama çok düşük kapasitede kullanılan fiber hatlar hep yüksek fiyatta kalmıştır. Özetle, telekom sektörü rekabet eksikliğini,  yüksek  fiyatlar ve ürün eksikliği ile yaşamıştır. Bu sürecin sonucunda  TT’nin rekabete  hazır bir şirket haline geldiginin işaretlerini  pek göremiyoruz.

Heyecanla 1 Ocak 2004’ü bekliyoruz. TK’nin üzerine düşen görevi titizlikle  yaptığını düşünmek istiyoruz. Rekabet Kurumu'nun da hızlı, hakkaniyet içinde çalışan bir kurum olarak çalışacagını umuyoruz. Kısa bir şaşkınlık dönemi sonrasında hızla büyüyen, ürün çeşitliliği ve fiyat uygunlugu bakımından zengin bir yapı hayal etmek istiyoruz.

Altyapının ucuz, güvenilir, yaygın olması İnternet'in büyümesi için olmazsa olmaz koşulların başında gelmektedir. Ucuz ve güvenilir altyapı, yapılması gerekenlerin başında gelmektedir, Altyapıya ilişkin olarak, evrensel hizmet kavramına ve kamunun her  yurttaşa İnternet erişimi sağlaması gerektigini, bunun  yol, su, elektrik, okuma yazma  gibi temel  bir gereksinim ve dolayısıyla hak olması gerektiginin altını çizmek isterim. Yeni yapılan bazı anayasalarda İnternet erişimi temel bir yurttaşlık hakkı olarak yer almaktadır.

Kanımca en önemli eksikliğimiz, içinde özel sektör, STK’lar ve üniversitelerin doğal bir parça  olduğu birbiriyle örtüşen, politika belirleme, koordinasyon, denetleme, teşvik fonksiyonları olan katılımcı ve saydam mekanizmalardır. Sürekli çalışan, sekreteryası olan, uzman çekirdek kadro barındıran,  bürokratik anlayışların dışında, mütevazı para harcayabilen mekanizmalar. Kamuoyu denetimi, ve katılımına  yönelik periyodik hesap verme ve bilgilendirme toplantıları ve raporlarının olmayışı önemli eksikliklerimizdendir.

Ülkemiz, para  ve emek harcamadan doğru  politikaları ve eylemleri belirleme ve bunları hayata  geçirme hayallerinden vazgeçmelidir.  Ülkemiz, internet konusunda, bildiğim kadarıyla, hiçbir ölçme,  değerlendirme, politika geliştirme konusunda sistematik para harcamıyor. Pilot proje geliştirme ve deney yapma kavramlarına yabancıyız.  “Tek tuş” ya da anahtar teslim anlayışından bir türlü kurtulamıyoruz.

İnsan gücü yetiştirme konusunda da  önemli açık söz konusudur. Bu konuda dişe dokunur bir projemizin oldugunu söylemek mümkün değildir. Bazı firmaların ve üniversitelerin yeni başlattıkları programları sevinçle karşılamakla birlikte;  yapılması gerekenlere oranla bir kaç ölçek küçük geldiğini belirtmek zorundayım.

İnternet, kimsenin hayal etmediği, ve çözümü  kolay olmayan çok yeni sorunları da çıkardı. Bunlar, internet üzerinden işlenen suçlar, SPAM, İnternet yayıncılığının sorunları, mahremiyet ihlali,  kimlik tespitin zorluğu, çok ulusluluk ve teknolojinin kaygan zeminde oluşunun yarattığı problemler gibi. Bu sorunların çözümü sektörün ya özdenetimi ya da  kamu ile  ortak denetimindedir (self regulation ve co-regulation).  Türkiye İnternet sektörü bu konuda yeterli adımları atamadı. RTÜK benzeri, saldırılara karşı, İnternet sektörünün daha atik davranarak bu tür mekanizmları kurması gerekir.

E-devlet bir felsefe değişikliği demektir.

 Ülkemizde bazı kavramlar birden bire gündeme oturuverir. Sevinmek mi yoksa üzülmek mi gerektiğini  bilemiyorum.  Yeterli emek ve zaman harcamadan kazanılan başarılar insanı yanıltabilir. Yüksek Seçim Kurulu'nun İnternet'de  olmadığını farketmeden  e-seçim, e-refarandum hayalleri  kurabiliriz. Ögretmenleri bilgisayar okur-yazarı yapmadan, geniş çaplı uzaktan egitim hayalleri kurabiliriz. E-devlet, e-dönüşüm, e-Türkiye kavramları üzerinde tartışmadığımız,  çerçevesini çizemediğimiz kavramlar.  Bunların çercevesini çizen, tanımlayan ortak sahip çıktıgımız bir dökümanımız yok. Bunları kavramsal proje olarak düşünmek istiyorum. Ve asıl hedefin e-Türkiye olduğunu ve bunun  tek başına kamuya  bırakılamıyacağının altını çizmek istiyorum. E-devlet, şayet iyi planlanırsa e-Türkiye’nin motor gücü olabilir.  E-devleti, devletin en başta  işaret etmeye çalıştığım değişiminin ışığında, yeni bir  felsefe ile yeniden yapılanması olarak tanımlıyoruz. Bu felsefenin özünde yönetişim ilkesinin yattığını, tüm  süreçlerin zaman içinde öğrenme ve geri besleme mekanizmalarının yol gösteriminde yeniden tanımlanması olduğunu düşünüyorum. Bu  bağlamda, e-dönüşümün koordinasyon görevinin 5 kişilik Bilgi Toplumu Dairesi'ne verilmesinin  problemin yalnızca makro düzeyde yatırım koordinasyonu olarak algılanmasının bir göstergesi olduğunu düşünüyorum. Bilgi  Toplumu Dairesi'nce hazırlanan acil eylem planı 6 ay sonra bir genelge ile  onaylandı. Genelge 3 bakandan oluşan bir icra kurulu ve onun toplantılarına katılan  kamu, özel sektör ve STK temsilcilerinden  oluşuyor. Genelgeyi olumlu bir gelişme olarak görüyoruz. Ama, DPT’nin ve  5 kişilik bir kadronun bu kadar kapsamlı bir yükü kaldırma şansı olmadığını  belirtmek zorundayız.  Bu yapılanmanın, e-Türkiye/e-devlet için en az müsteşarlık düzeyinde olması, tek işinin bu olması, para harcayabilmesi ve kısa  süreli uzman çalıştırabilmesi gerekir. İcra yetenegi olması da  gerekir.  Çalışma ilkelerinin daha  saydam ve katılımcı olması, kamuoyuna ve yurttaşlara  çok daha açık olması gerekir. Belki de en önemlisi işin siyasal sorumlusun en önemli işinin e-Türkiye olmasıdır.

 İnternet sektörüne düşen görev nedir ?

Kendi dışımızdakileri eleştirmek kolaydır. Peki bizler, internet ve telekom sektörünün sivil toplum örgütleri, İnternet'in önemine inanmış yurttaşlar, İnternet gönüllüleri olarak ne yapmalıyız ? Kanımca, birbirimizi anlamaya, ortak akıl ve eylem birliği geliştirmek için daha fazla çaba harcamalıyız. Topluma önderlik etmek, doğruları söylemek, yazmak, konuşmak, pilot projeler üretmek, kapmanyalar yapmak, basınla  birlikte ülkenin gündemine bunları koymaya daha fazla çaba harcamalıyız. Politikacıları ikna etmeye,  zorlamaya,  doğru mekanizmaları kurmaya çaba harcamalıyız.

Bu söylediklerimden çok kötümser olduğum kanısına kapılmış olabilirsiniz. İnsana, insan aklına, bilim ve demokrasiye olan inacım ve sevgim, benin iflah olmaz bir iyimser olmamı sağlıyor. Ben bu macereya her sabah yeniden başlıyorum. Şubat’ta   Trabzon’da Akademik Bilişim'de, Nisan'da İnternet Haftası'nda Türkiye'nin bir çok yerinde, Mayıs'ta Bilişim Şurası'nda  olacağım. Bu arada  İnternet Kurulu, INETD ve LKD’nin işlerine koşturmaya çalışacagım.

Ben  İnternet'i sanayi devriminden daha  önemli bir gelişmenin sembolü olarak görüyorum. İnternet ve temsil ettiklerinin bu ülke için çok güzel şeyler sunduğunu düşünüyorum. Bu çorbada benimde bir tutam tuzum olmasından mutluyum.

Gelin ele ele verelim, ülkemizi İnternet'e, e-Türkiye’ye birlikte taşıyalım.

 

 inet-tr'03 Yürütme Kurulu adına Mustafa Akgül

akgul@bilkent.edu.tr